Gazzali'yi Anlamak İçin 5 Kitap
Editör tarafından

Gazzâlî’yi anlamak, sadece bir düşünürü değil, bir çağın vicdanını, bir kırılmanın yankısını, hakikatin peşinde ömür tüketmiş bir ruhun izini sürmek demektir. Bu seçkide yer alan kitaplar, okuyucuyu yalnızca bir felsefî sistemin değil, aynı zamanda derin bir iç hesaplaşmanın ve varoluşsal bir çilenin içine çeker. Halk ile kelâm arasındaki gergin hattı, akılla inanç arasındaki sürekli salınımı ve yorumun hem sınırlarını hem imkânlarını gözler önüne seren bu eserler, Gazzalî’nin düşüncesini bir bütün olarak kavramak isteyenler için eşsiz duraklardır. Her biri, bir tereddüdün, bir uyanışın ve nihâyet bir teslimiyetin haritasını sergilemektedir.

İmam Gazzâlî’nin Hakikat Arayışı adlı eseri, yalnızca bir düşünürün entelektüel serüvenini değil, aynı zamanda İslam düşünce tarihinin temel meselelerine dair derinlemesine bir yüzleşmeyi ortaya koyması bakımından da klasikler arasında yer alır. Gazzâlî bu metinde, gençliğinden itibaren içinde büyüttüğü hakikat arayışını, geçirdiği şüphe dönemlerini ve nihayetinde ulaştığı manevi sükûnu samimi bir üslupla aktarır. Kelam ilminin sınırlarında dolaştığı, felsefenin tutarlılığına dair sorgulamalara giriştiği ve nihâyetinde tasavvufa yönelerek kalbin ilmiyle aklın ilmini uzlaştırmaya çalıştığı bu metin, bir yandan şahsî bir tecrübenin ifadesi iken, diğer yandan çağının entelektüel atmosferine de güçlü bir ışık tutuyor. Batınî yorumların zayıflığını, kelamın sınırlılığını ve felsefenin belirsizliğini kendi okumaları ve sezgisel kavrayışıyla ortaya koyan Gazzâlî, nihaî çözüm olarak tasavvufun içsel sezgiye dayalı yöntemini benimsiyor. Hakikat Arayışı, hem inanç krizleri yaşayan bireyler için bir yol haritası hem de İslam düşüncesinin geçirdiği evreleri kavramak isteyen okurlar için kaynak niteliğinde bir çalışmadır. Felsefeyle dinin, akılla kalbin buluştuğu bu metin, çağlar ötesinden bugüne seslenen nadir bir eser.

Kelâm ve Halk, İslam düşünce tarihinin iki önemli figürü olan İmam Gazzâlî ve Ebû Bekir İbnü’l-Arabî arasında geçen fikrî bir diyaloğun izini süren, derinlikli ve özgün bir metin olarak öne çıkıyor. Eser, Allah’ın zâtı ve sıfatları meselesini merkeze alarak, İslam kelâmında uzun süre tartışma konusu olmuş haberî sıfatların nasıl anlaşılması gerektiği üzerine şekilleniyor. Gazzâlî’nin inziva sürecinden sonra kaleme aldığı İlcâmu’l-avâm an ilmi’l-kelâm ile, öğrencisi İbnü’l-Arabî’nin ona yönelttiği sorulara verdiği yanıtları içeren el-Kânûnu’l-küllî fi’t-te’vîl, bu bağlamda dikkat çekici iki metin olarak birlikte sunuluyor. Eserde, teşbih ile tenzih arasında kurulan dengede kelâm ilminin sınırları ve imkânları sorgulanırken, bir yandan da halkın inanç dünyasıyla derinlemesine ilişki kuruluyor. Allah’a atfedilen sıfatların mecaz mı yoksa hakikat mi olduğu sorusu etrafında gelişen tartışmalar, yalnızca teorik değil, aynı zamanda toplumsal ve pedagojik boyutlar da içeriyor. Kelâm ve Halk, klasik kelâm meselelerine çağdaş bir bakışla yaklaşmak isteyenler için hem tarihî hem düşünsel açıdan önemli bir başvuru niteliği taşıyor.

İmam Gazzâlî’nin Filozofların Tutarsızlığı adlı eseri, yalnızca İslam felsefe geleneği içinde değil, genel felsefe tarihinde de derin etkiler bırakan çığır açıcı bir metin olarak öne çıkar. Fârâbî ve İbn Sînâ’nın temsil ettiği Yeni Eflatuncu çizgiyi doğrudan muhatap alan Gazzâlî, bu filozofların bazı temel görüşlerini aklî zorunluluk iddialarına dayandırmalarını sorgular; özellikle Tanrı’nın zorunlu varlık olarak düşünülmesinden doğan mevzuları titizlikle ele alır. Gazzâlî’nin temel itirazı, bu yaklaşımın “mûcib bizzât” anlayışıyla aklın sınırlarını aşarak metafizik bir zorunluluğa yaslanmasıdır. Bu yönüyle Filozofların Tutarsızlığı, mutlak bir felsefe karşıtlığı değil, belirli bir felsefi yönteme (özellikle metafizik ilkeleri zorunluluk gibi sunan sistemli yaklaşımlara) yöneltilmiş yapıcı bir eleştiri olarak değerlendirilmelidir. Eser, felsefeyle kelamın sınırlarını yeniden çizerken, aynı zamanda aklın yetilerini de sorgulayan özgün bir düşünsel tavır sunar. Kitabın Süleymân Hasbî Efendi tarafından yapılan Osmanlıca çevirisi ve bu çeviriye eşlik eden açıklayıcı inceleme, eseri günümüz okuyucusu için erişilebilir kılmakla kalmaz; aynı zamanda Gazzâlî’nin entelektüel hamlesinin arka planını da görünür hâle getirir.

İmam Gazzâlî’nin İslam ilim geleneğine bıraktığı en önemli miraslardan biri olan İhyâ’u Ulûmi’d-Dîn, yalnızca fıkıh ve tasavvufun değil, ahlâkî duyarlılığın da en yüksek ifadesi olarak kabul edilir. Gazzâlî’nin yaşadığı dönemde olduğu gibi bugünün dünyasında da canlılığını koruyan bu başyapıt, okuyuculara bölüm bölüm müstakil kitaplar hâlinde sunulmuş. Güncel çevirisi ve sadeleştirilmiş diliyle hem klasik metnin ruhunu koruyan hem de çağdaş okuyucuya hitap eden bir bütünlük oluşturulmuş. Setin ilk cildinde yer alan on bir kitap, İslâm’ın temel ibadetlerinden gündelik hayata kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsıyor. “İlim Kapısı” ile başlayan bu yolculuk, “Akaid Esasları”ndan “Temizlik Usulleri”ne, “Namazın ve Orucun Sırları”ndan “Kuran Okuma Edepleri”ne kadar uzanırken, “Yeme İçme Adabı” gibi gündelik pratiklere de derin bir ahlâkî çerçeve kazandırır. İhyâ, yalnızca bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda hayatı anlamlandırma çabasında olanlar için de bir kılavuzdur. Ruhun, kalbin ve davranışların terbiyesine yönelen bu eser, her yaştan ve her seviyeden okuyucu için kıymetli bir başvuru niteliği konumunda.

İmam Gazzâlî’nin düşünsel mirası denildiğinde genellikle akla tasavvuf, kelam, ahlak ve fıkıh alanlarındaki etkileyici katkıları gelir. Ancak onun Kur’an’a ve tefsire dair yaklaşımı, uzun yıllar boyunca gölgede kalmış bir alan olarak varlığını sürdürmüştür. Bu eser, bu eksikliği gidermeyi amaçlayan nitelikli bir derleme olarak öne çıkıyor. Gazzâlî’nin farklı eserlerinde yer verdiği ayet açıklamalarını bir araya getiren bu kitap, onun özgün tefsir yöntemine dair önemli ipuçları sunmakta. Tefsir metinlerinden farklı olarak bu derleme, klasik müfessirlerin sistematik açıklamalarından ziyade Gazzâlî’nin ayetleri çeşitli bağlamlarda ele alış biçimini takip etmekte. Felsefî bir tartışma içinde, ahlakî bir öğüt bağlamında veya tasavvufî bir çözümlemenin parçası olarak yer alan ayet yorumları, Gazzâlî’nin Kur’an’a bütüncül bakışını yansıtmakta. Her ne kadar Kur’an’ın tamamını kapsayan bir tefsir olmasa da, bu çalışma Gazzâlî’nin Kur’an’ı düşünsel üretiminin merkezine nasıl yerleştirdiğini gösteren önemli bir örnek niteliğinde. Eser, Kur’an’ın anlam derinliğini Gazzâlî’nin bakış çerçevesinden okumak isteyenler için, hem ilmî hem de manevi açıdan dikkate değer bir kaynak.